Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli olarak meydana gelen ve 10 ilde binlerce can kaybına yol açan depremlerin yapı sektöründeki etkileri de sürüyor. 10 ilde binlerce binanın yerle bir olduğu depremde, yıkılan binaların ağırlıklı 2000 yılı öncesinde yapıldığı iddia edilse de 1.5 yıllık yapılar da birçok cana mezar oldu. Müteahhitlik hizmetleri ve yapı teknolojisinde dünya liderliğine oynayan Türkiye’nin depremlerde bu denli büyük yıkımlara sahne olması “Hata nerede başlıyor?” sorusunu gündeme getiriyor. Türkiye’de 80 yıldır deprem şartnamesi olduğuna ve 50 yıldır deprem mühendisleri yetiştirildiğine işaret eden Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik’e göre sıkıntı şartnamenin iyi ya da kötü olması değil, şartnameye uygun iş yapmayanların olması. Türkiye’de teknoloji var, kalite var ama uygulamada hesap verebilirlik mekanizması yok. Düğümü yanlış uygulama sigortasının çözeceğine vurgu yapan Prof. Dr. Erdik, “Hukuksal boyutun yanında mali hesap verebilirlik olması gerekiyor. Yanlış işi yapanlar bu işin maliyetinden de sorumlu olmalı” dedi.
“Mali yükümlülük getirilsin”
Bu noktada da ‘en ucuz’ fiyatı veren değil yanlış uygulamaların mali yükümlülüğünü üstleneceklerin sahaya çıkması gerekiyor. Prof. Dr. Erdik’e göre, iş alacaklarda üçüncü şahıslara karşı mali yükümlülük sigortası aranmalı. Sigorta şirketinden bu teminatı alamayanlara iş verilmemeli. “İşte o zaman işi almak isteyen firma şartlarını da uyduracak” diye konuşan Erdik, şöyle devam etti: “Öyle bir mesuliyet sigortası getireceksiniz ki müteahhit betona su katıyorsa bir daha o teminat sigortasını alamasın. Bu teminatı getiremeyene belediye iş yapma ruhsatı vermesin. Bugün araba sigortası yaparken bile kaza geçmişiniz inceleniyor. Binayı yapacak müteahhitlik firması binanın tipine göre, boyutuna göre yanlış uygulama teminat sigortası getiremiyorsa ihaleye giremesin. Dünya, bu işi böyle yapıyor.”
Hızlı dönüşüm için blok inşaat şart
Diğer yandan yapı stokunun yüzde 70’i deprem riski barındıran Türkiye’de beklenen depremlere karşı acil dönüşüm gerekiyor. Söz konusu dönüşümün iki türlü yapılabileceğine vurgu yapan Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Erdik, bunun en önemli ayağını modüler inşaat olarak gösterdi. Prefabrike yapılar olarak da bilinen modüler inşaat içinse en önemli nokta talep yaratabilmekte. Prefabrik yapıların hem deprem dayanıklılığı hem de hız anlamında çözüm olduğunu söyleyen Erdik, “Dünya modüler yapı tekniğini kullanıyor. Türkiye’de bunu yapacak teknolojiye sahip firmalarımız var. Çok büyük hastane, okul gibi binaları bile modüler yapmak mümkün” dedi. Ancak bunun için önce devletin talep yaratması gerektiğine işaret eden Erdik, talep olduğunda özel sektörün arz yaratabileceğini belirtti. Şu anda ivedilikle deprem odaklı kentsel dönüşüme odaklanmak gerektiğine dikkat çeken Erdik, şöyle devam etti: “Bu bir kampanya süreci. Deprem sonrası can kaybını azaltmak için çok hızlı olmak, imkanlarımızı dağıtarak kullanmak zorundayız. İstediğimiz performans kriterini doğru koymak lazım. İstanbul için istediğimiz performans kriteri, deprem sonrasında bina sağlam kalsın değil binada can kaybı olmasın. Bu da birkaç kişinin masa başına toplanıp yapacağı iş değil.”
Depreme karşı 6 ayda modüler konutlar
Türkiye genelinde depreme karşı acil güçlendirilmesi gereken 40 bini İstanbul’da olmak üzere 350-400 bin civarında riskli bina bulunuyor. Risk haritası çıkarılarak dönüşümün acil başlaması gerekirken, hızlı dönüşüm noktasında prefabrik (modüler) konutlar ön plana çıkıyor. Depreme hazırlık için 6-7 ay gibi kısa bir sürede imal edilebilen modüler kalıcı konutlar için devletin talep yaratması ve teşvik mekanizmasını devreye alması gerekiyor.