İstanbul, Türkiye’nin en kalabalık şehri ve ekonomik merkezi olarak, olası bir büyük deprem konusunda her zaman endişe kaynağı olmuştur. Ancak, son bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleri, şehrin beklenenden daha dirençli olabileceğini gösteriyor. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş’ın açıklamaları, İstanbul’u büyük depremlerden koruyan doğal mekanizmaları aydınlatıyor.
İstanbul’un Deprem Gerçeği: Bilimsel Bakış
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 11 ili etkileyen büyük depremler, tüm Türkiye’de olduğu gibi İstanbul’da da deprem endişesini artırdı. Vatandaşlar, “İstanbul depremi kaç şiddetinde olacak?” ve “Türkiye’nin hangi illerinde deprem bekleniyor?” gibi sorulara yanıt ararken, bilim insanları da bu konuda çalışmalarını sürdürüyor.
Prof. Dr. Osman Bektaş’ın Çarpıcı Açıklamaları
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, resmi X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul’u büyük depremlerden koruyan faktörleri açıkladı. Bu açıklamalar, şehrin deprem riskini yeniden değerlendirmemize neden oluyor.
Marmara Faylarının Zayıf Kenetlenmesi
Prof. Dr. Bektaş’ın açıklamalarına göre, İstanbul’u büyük depremlerden koruyan en önemli faktör, Marmara Faylarının karadaki faylara oranla daha zayıf kenetlenmesidir. Bu durum, fayların daha az enerji biriktirmesine ve dolayısıyla daha küçük depremler üretmesine neden oluyor.
Tarihsel Depremler ve Büyüklük Karşılaştırması
Uzmanın verdiği bilgilere göre, tarihsel İstanbul depremleri, 1999 İzmit ve 1912 Mürefte depremlerinden daha küçük ölçekli olmuştur. Bu durum, Ambraseys’in 2000 yılında yaptığı çalışmalarla da desteklenmektedir.
Sürünme Hareketi ve Deprem Enerjisi
Marmara Faylarının zayıf kenetlenmesi, aynı zamanda “sürünme” olarak adlandırılan bir harekete neden oluyor. Bu hareket, fay hattı boyunca yavaş ve sürekli bir kayma anlamına geliyor. Sürünme hareketi, biriken enerjiyi küçük depremler şeklinde serbest bırakarak, büyük depremlerin oluşma riskini azaltıyor.
Tekirdağ ve Çınarcık Çukurluklarının Rolü
Prof. Dr. Bektaş, Marmara Denizi’ndeki Tekirdağ ve Çınarcık Çukurluklarının önemli bir role sahip olduğunu belirtiyor. Bu çukurluklar, karadan denize doğru ilerleyen büyük depremlerin ilerlemesini durduruyor. Örneğin, 1912 depremi Tekirdağ Çukurluğu’nda, 1999 depremi ise Çınarcık Çukurluğu’nda durdurulmuştur.
İstanbul’un Deprem Hazırlığı
Bu bilimsel veriler ışığında, İstanbul’un büyük bir depremden tamamen korunduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, doğal faktörlerin şehri bir ölçüde koruduğunu bilmek önemlidir. Buna rağmen, depreme hazırlık çalışmalarının devam etmesi, binaların güçlendirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Sonuç: Bilimsel Veri ve Hazırlık El Ele
Prof. Dr. Osman Bektaş’ın açıklamaları, İstanbul’un deprem gerçeğine yeni bir bakış açısı getiriyor. Marmara Faylarının yapısı ve deniz tabanındaki çukurluklar, şehri büyük depremlerden bir ölçüde korusa da, bu durum rehavete kapılmamızı gerektirmez. Aksine, bu bilgiler ışığında daha bilinçli ve etkili deprem hazırlıkları yapılabilir.
İstanbul’un geleceği için, bilimsel verileri dikkate alan, sürdürülebilir kentsel dönüşüm projeleri ve deprem eğitimi çalışmaları büyük önem taşıyor. Şehrin doğal koruması ile insan eliyle yapılan hazırlıklar bir araya geldiğinde, İstanbul’un deprem direnci artacak ve milyonlarca insanın yaşamı daha güvende olacaktır.