En az 5 milyar yaşında olan gezegenimiz, sanayi çağının başlaması ve doğal kaynakların seri üretim için tüketilmesi sonrası yaklaşık 300 yılda büyük bir tahribat ile karşı karşıya kaldı. Yanlış sanayi, tarım, nüfus ve şehirleşme uygulamaları sebebiyle bugün hem dünyanın yaşanılabilir alanları azalıyor hem de bakir alanların talan edilmesiyle vahşi yaşam alanları tükeniyor. Bilinçsiz tüketimin artması, doğal kaynakları sömüren orantısız üretim ve insanın doğaya müdahalesi; çevresel problemlerin ilk sıralardaki sebepleri arasında yer alıyor.
Doğal yaşamı tehdit eden sorunların artması ile öne çıkan “sürdürülebilir ve çevreci kalkınma” kavramı, yaşamın devamlılığı için seçenekten ziyade mecburi yol haritasına dönüştü. İnsanlık bu üretim ve tüketim anlayışı ile yaşamaya devam ederse çok da uzak olmayan bir gelecekte Dünyamız da yaşam olmayan gezegenler arasına katılacak.Dünyamızı paylaştığımız bitki ve hayvanların çeşitliliği azalıyor. Zincirde oluşan kopmalar doğal yaşamdaki dengeyi daha da bozuyor. İnsanlık bu üretim ve tüketim anlayışı ile yaşamaya devam ederse çok da uzak olmayan bir gelecekte Dünya da yaşam olmayan gezegenler arasına katılacak.
Çevre projeleri, Paris İklim Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı etrafında şekilleniyor
Birçok ülke, uluslararası kurum, sivil toplum örgütü ve şirket sürdürülebilirlik için çevre sorunlarına dikkat çekiyor ve bu sorunları azaltmak adına projeler yürütüyor. Projelerdeki ortak amaç; büyüme anlayışını sürdürülebilir kalkınma esasına dayandırarak çevreyi korumak. Bu kapsamda özellikle Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması, çevre konusunda kilit rol oynuyor. Avrupa, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefl iyor. Bu doğrultuda bir takım adımlar atan AB makamları, Karbon Vergisi gibi yaptırımlar ile sürece AB’ye ihracat yapan ülkeleri de dahil etmek istiyor. Buna göre artık bir firma üretimde doğaya saldığı karbon miktarını, AB gümrüklerinde ilgili makamlara ödeyecek. Buradan gelecek kaynağın sürdürülebilir çevre projelerine harcanması planlanıyor. Karbon Vergisi şimdiden şirketleri de harekete geçirmeye başladı. Birçok şirket üretim, lojistik, satış ve pazarlama süreçlerinde yeşil dönüşümü başlattı. Ayrıca şirketler yeşil dönüşüm kapsamında STK’lar tarafından düzenlenen projelere de destek sağlıyor. Kısmen de olsa özellikle de yenilenebilir enerji üretiminde hamleler görmeye başladık. Yaşadığımız süreçler bize gösteriyor ki gezegenimizi korumak için medeniyetimizi doğa ile uyumlu çalışacak şekilde inşa etmeliyiz. Milyonlarca yıl bu uyumu sağlayan atalarımız ekosisteme hiçbir zarar vermezken doğayı ve yaşamı dönüştürmeye çalışan endüstri çağı insanı, yaşamı tehdit edecek boyutta gezegene zarar veriyor. Hem de gözlemlenebilir evrende, milyarlarca gezegen içinde yaşanılabilir tek yerin dünya olduğunu bildiği halde bunu yapıyor. Gökbilimci Carl Sagan; gezegenimizin önemi anlatmak için yıllar önce şunları söylemişti: “Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.”
İLK KEZ ‘TÜRKİYE ÇEVRE HAFTASI’ DA KUTLANACAK
1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan karar ile 5 Haziran tarihinin Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmesinin 50’nci yılındayız. Dünya genelinde her yıl “Tek Bir Dünya” sloganıyla kutlanan Dünya Çevre Günü, 2022 yılında “sürdürülebilir, doğa ile uyumlu, daha temiz ve daha yeşil yaşam” vurgusuyla kutlanacak. Geçtiğimiz yılın teması “ekosistem onarımı ve yenilenmesi” olarak belirlenmişti. Dünya Çevre Günü bu yıl Türkiye için bir ilki de beraberinde getiriyor. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile her yıl 5 Haziran tarihinin bulunduğu hafta ülkemizde; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından duyurulacak bir temayla “Türkiye Çevre Haftası” olarak kutlanacak. Organizasyon ile Dünya Çevre Günü kutlamalarının katılımcı geçmesi, çevre sorunlarının daha detaylı değerlendirilmesi hedefl eniyor.
SERA GAZI EMİSYONLARININ YÜZDE 10’U TURİZM ENDÜSTRİSİNDEN
Gezegendeki kirliliğin oluşmasında ilk etapta akıllara sanayi ve madencilik gibi faaliyetler gelse de aslında birçok eylem dünyadaki ekosistemin yok olmasına sebep oluyor. Örneğin; Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8 ila yüzde 10’undan turizm endüstrisinin sorumlu olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı ise turizm endüstrisinin sebep olduğu katı atık oluşumunun 2050’ye kadar yıllık 12 milyon tona ulaşabileceğini öngörüyor.