Bu kentin kalesi hiç şüphe yok ki Ulu Cami. Fakat biz ona selam verip komşusu Orhan Gazi Camisi’ne gidelim. Türkler, kenti 1326’da zapt ettiğinde buraya inşa edilen ilk selatin külliyesinin ortasındayız…
Kitabesinin söylediğine göre 1340 yılında kapılarını açmış. Karamanoğlu II. Mehmet’in askerlerince yaktırılan cami, Çelebi Mehmet’in büyük veziri Bayezid Paşa tarafından yeniden onarılmış. Burası, Ahmet Hamdi Bey’in meşhur ‘Bursa’da Zaman’ şiirine açılış yaptığı için ayrıca önemli. Tanpınar’ın “Bursa’da bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdayan su / Orhan zamanından kalma bir duvar / Onunla bir yaşta ihtiyar çınar” diye anlattığı yerdeyiz. Hüda’nın hikmeti, ‘her şey yerli yerinde’ duruyor. Not: Daha baştan “Yoğurtlu Bursa kebabı nerede yenir” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Caminin hemen yanındaki Kural Kardeşler’in Bursa Kebapçısı’nı tavsiye ederim. Ha, bir de yanında gazlı içecek değil, şıra içilir.
Şehrin kalbi: Tahtakale
Evet, gerçekten de Atatürk Caddesi üzerindeki Tahtakale, Bursa’nın kalbi. Kale altı demek olan bu tanımlama, asıl şehri işaret ediyor. Malum Osmanoğulları’nın ilk başkenti 5 kapıdan müteşekkil: Yer Kapı, Saltanat Kapı, Fetih Kapı, Zindan Kapı ve bugün sadece cismi değil ismi kalan Kaplıca Kapı. Altıncı kapıysa Tahtakale’nin adını taşıyor. ‘Eski Bursa’ diye bir yer kaldıysa şayet, Tahtakale bu resmi bir nebze de olsa gösteriyor. Her daim taze meyve-sebzeler, fırınlarındaki lezzetler, lokantalarındaki yemekler ve çaycılarıyla kuruluş döneminde kalmış bir minyatür gibi. Tahtakale’deki Âşıklar Kahvesi’ne kesinkes yolunuzu düşürün. Hiç sebebi olmadan, kendinizi demli çayla birlikte türkülere eşlik ederken bulacaksınız, sakın şaşırmayın.
Bezzaz Han kendi halinde bir yapı ama Bursa’nın en iyi manzarasını oradan görebilirsiniz…
Rumeli havasını teneffüs etmek isteyenlere
Şehadet Camisi’nden Muradiye’ye doğru yürüyerek şehrin Rumeli havasını teneffüs edin. Eski ipek fabrikaları ve konsolosluk binalarının yanından geçip gidin. Tam burada yolu takip edip; şehirdeki son selatin külliyesine varmak da ara sokaklardan II. Murat’ın evine ulaşmak da mümkün. Benim tercihim Yahşi Bey Mahallesi’nden geçmek olurdu. Evet, Yakup Kadri’nin “Ölüm, yalnızca burada korkunç değildir. Mukaddes kitapların vaat ettiği cennet bize yalnız burada mümkün görünüyor” dediği yerdeyiz. Fatih Sultan Mehmet’in babası ve Bursa’daki son Osmanlı padişahı II. Murat’ın türbesi burada. Padişahın isminden türeyen bu kompleksteki 12 türbenin içinde Fatih’in oğlu Sultan Cem’le Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa’nın da türbeleri var. Bursalıların padişahı, Bey Sarayı’ndan bugüne pek tabii Sultan Cem hâlâ. Mustafa ise imparatorluğun modernist kanadını mayalayan isim. Elbette Muradiye’ye gitmişken; şehrin meşhur ‘tahanlı pide’sini yapan İnanç Fırını’nı ve geçmişin kahvehanesi olan Pervane Kafe’yi ziyaret etmeyi de listenize ekleyin lütfen.
Evliya Çelebi’nin içtiği sudan için
Emir Han, Bursa fatihi Orhan Gazi’nin şehre armağan ettiği ilk ticaret merkezi. Bir zamanlar kumaşçıların adıyla, yani Bezzaz Han diye de anılan bu kendi halindeki tarihi yapı, şehirdeki en romantik han bence. Sadece ilk olmasından dolayı değil, Bursa’nın bazı manzaralarına sadece oradan bakabilirsiniz. Size bir de sır vereyim: Evliya Çelebi’nin öve öve bitiremediği Pınarbaşı suyu vardır. Pek tabii kentin suları şebekeye dahil edilmiş durumda. Ama Pınarbaşı’ndan gelen bir kaynak, ortadaki havuzun musluğundan akıyor. “Hangisinden” diye sormayın, onu da siz bulun ya da çaycıyı takip edin; çünkü yerini